O balık , çırpınışların faydasız olduğunu biliyor muydu? karayı ilk görüşünde bir daha denizi göremeyeceğinin farkında mıydı ? Bence merakta etmiyordu.Çocukken bunları düşünürdüm o manasız baraj göletinde,hayatımın ilerleyen safhalarında dünyanın en duyarsız en manasız en duygusuz su birikintileri olduğunu anlayacağım o yerde...
Dizlerim yara içindeydi ben küçükken. Otuz yıl sonra baktığımda hala belli belirsiz o düşüş anlarını hatırlatan yara izleri dizlerimde... O zamandan belliydi imkansızlıkları sevdiğim Ayşin abla vardı. Abla ama adını sonra öğrendiğim bi hissiyat onu düşününce uykularımı kaçırıyordu. En çok "ortada sıçan" denen onun güzelliği ile ters orantılı oynarken mutlu görünüyor diye hep onu oynasak diyordum. Benim ne istediğimin önemi yoktu. Kasetlerden birine adını yazmıştım içinde radyo anonslarının bir kısmının karıştığı ,karışık bir kasetti. Kafam kadar karışıktı. Bir ara Zerrin Özer hemen ardına İbrahim Tatlıses geliyordu. Tek ortak özellikleri sesini sokakta duyduğumda radyoda çalan şarkıyı kaydetmeye başlamış olmamdı. Bazıları yarımdı hatta... Sonra Ayşin abla evlendi... Sonra ben o ismi hiç sevmedim. beni aldatan ilk isim olarak tarihe geçmişti.
Sonra tasolar unutturdu bana acımı.. Sokağın en büyük taso rezervi bendeydi. Sonra bir kavgada (tasolar için) Hikmetin bacağına civili sopa ile vurunca yaz günü soba yakıldı o taso rezervi ile bide ısttığı suyla, sabunla dövülerek annem beni yıkadı.Tanju Okan çalıyordu radyoda İspanyol meyhanesi Tanju benim yerime bağırıyor "yeter yeter öleceksek ölelim" sonra ertesi gün cumartesi radyo tiyatrosu dinliyordum.Doğum günümden dokuz gün sonraydı , onbir yaşındaydım radyo durdu. Zaman durdu gibi oldu radyolar haber bülteni veriyordu Hepsi bir ağızdan Turgut Özal öldü diyordu.Solcu bir ailede olmama rağmen severdim ben Sn Özal'ı tonton biriydi. ağladım. Babam sarıldı. garip oldu. Bisiklete binerken nasıl öldü diyordum. çünkü televizyonlar bir kere o vurulurken göstermişti. Yine mi vurulmuştu...
Üç sene sonra yine ağladım Zeki Müren'de ölmüştü. Babam "paşam" öldü diye rakı bardağını televizyona şerefe yapmıştı. 14 yaşında ilk sigara içmeye başlamamın kendimce bahanesi de buydu. Manasız ölüyordu herkes üç sene sonra Barış Manço ölmüştü oysa onyedi yaşında olmama rağmen adam olacak çocuk hala hayallerimi süslüyordu. Bir kere mektubumu okumuştu. Bana el sallamıştı ekrandan...
ama hala ben beş yaşındayken gülüşü aklıma kazınan Adile teyzem gibi değildi. sesi hala cumartesi sabahları sekizde radyoda bana herkes uyurken masal anlatıyordu.
Depresif olmamdan sorumluydu gidişleri seviyordum. Zararım da yoktu halbuki suçlu hissediyordum kendimi belki radyonun sesini o kadar açmasaydım. Adile teyze yorulmazdı. diye düşündüm yedi yaşında okula ilk başladığım zaman! Annemin eteğine yapıştığımda "gitme" diye aklımda sadece gidip geri gelmeyeceği düşüncesi vardı. Çünkü neyi sevsem gidiyordu.Arkadaş annemi çok seviyordum. Gider diye korkuyordum.Okumayı çabuk söktüm. Öğretmenim Amerikalı Nazlı öğretmenim bana "ince memed" vermişti oku diye Yaşar Kemal mi okuyorsun diye başımı sıvazlamıştı okul müdürü sevmezdim ben o adamı sebepsiz yere müdür olmuş gibi gelirdi.
Zaten Yaşar Kemal Değil miydi "Hayat umutsuzluktan Umut yaratmaktır" diyen Işıklar içinde yat. Yaşar Kemal... Görürsen de Menekşe Kaya ve Koray Kaya yada bizden selam götür. Onlar birbirlerine sarılarak öldüler. Sende onlara orada sarıl olmaz mı ?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder