Tam bunları düşünürken şuh bir kahkaha,kafasında şıkır şıkır ışıklar yakarak adeta içeriyi bir resim galerisi gibi aydınlatıyordu. Az sonra olacaklardan o kadar habersiz olduğunun farkına varmadan kafasının içindeki panayırda bir oraya bir buraya geziniyordu. Bir ara sigarasını yakmak için başını kaldırdığında aydınlanmanın sadece kafasının içinde olmadığını fark etmesi uzun sürmedi. Adeta ay yeryüzüne inmiş bununla kalmamış solundaki masayı zapt-ı rapt etmişti. Bir an elindeki kalemin defterinde aynı yerde durduğunu fark etti. Kağıda dağılan mürekkep;Zihnine,kalbine dağılıyordu. Gözlerim şiir yazdıracak kadar güzel, parmakları kalemi kadar zarif ve inceydi. Zerafeti güneşin ilk ışıkları kadar güzel ve iç acıtıcıydı.Derin bir şekilde derin bir iç geçirerek "ne kadar aydınlık" dedi.
Birden hayal dünyasından keskin bir göz teması ile irkildi. Panayırın elektrikleri kesilmişti. "Sesli düşününüz zannederim" cümlesi tokat gibi kendine getirmişti.
titreyen bir sesle "Anlayamadım bana mı söylediniz"
- Evet ne kadar aydınlık dediniz!
- "Seslimi söyledim" derken bir mahcubiyetini gizlemeye çalışıyordu.
Bir süre ses çıkarmadan defterine kalan iki büyük mürekkep izine bakıyordu.Arka sayfalarda geçmişti aslında sayfalara yayıldığından daha çok içine yayılmıştı o samimi sıcaklık aynı mürekkep gibi içine işlemişti ama bakamıyordu, zaten rezil olmuştu. Camdan yansımasını bakmak isterken, camın diğer tarafındaymış gibi iki tane kocaman ona bakıyordu göz göze gelmişlerdi. Bu sefer farklıydı manasız bir gülümseme vardı camda yansıyan yüzde! Tereddütle dönmek istedi fakat cesaret edemedi.Nane aromalı sigarasından öyle derin bir nefes çekti ki ciğerleri "winter is comming" diye haykırıyorlardı adeta.
.......
Misafiri olduğu o kahve mağazasının müdürü çok yakın bir arkadaşıydı. O yüzden tatsız bir olay yaşanmaması için bu tarz olaylara mahal vermemeye özen gösteriyordu.Aynı zamanda o kahve mağazası manasız bir aşk denemesi barındırıyordu.Sevimsiz bir olaydı ... Aslında bu olaydan kimler haberdardı bilmiyordu.
......
Bunların hepsi başını çevirirken düşünüğü şeylerdi.Yanlış yapıyor olmakla,yapmıyor olabilme ihtimali arasında gidip geliyordu.Başını çevirdiğinde o iki kocaman göze eşlik eden kısa pardösü kasım soğuğuna karşı en şık korumayı sağlıyordu.Uzun parmaklarının kavradığı karton kahve bardağının kırmızısı görüntüyü tamamlarcasına, adeta bir aksesuar gibi duruyordu.Bir kahve bardağı gibi değildi o güzel ellerde o ...
Gözlerini kaçırmak niyetinde olmayışı karşılıksız değildi çok geçmeden beklenen karşılık yine karşı taraftan geliyordu
- Rüya ben Ne yazıyorsunuz?
- Klasik olacak ama Tahir ben insanları yazıyorum.
- Klasik olan isminiz mi insanlar mı ?
Gülümsememek ve o anlamsız ciddi ifadeyi kırmamak için harcanan çabanın verdiği yorgunluk
"ismim" cevabı ile veriyordu.
Toparlamak bir yazarın en becerikli iş olduğu için ifadesini koruyan bir kompliman ile süsleyerek
- Klasik kelime olarak bana benzeyen çokca rastlananı hatırlatır.Eğer böyle olsaydı insanlar.Size kilitlenmez ve alıkoyabilirlerdi bakmaktan kendilerini !
Cevap şaşkınlık yaratmıştı Rüya'da bir süre sessiz kaldı.
- Teşekkür ederim.
Ortama sessizlik yeniden hakimdi.
Oysa bahçe kalabalık ve insanlar konuşuyordu.Tam aksine Tahir'in beynindeki panayır bitmişti.Rüya'yı ilk defa görüyor olmasına rağmen sadece onu duymak istiyordu.
Geri kalan herşey onun için semada hoş bir sedaydı.Uzun zamandır. Yapmayı isteyip yapamadığı şeyi yapmış hayatı kanallara ayırmıştı hangi podu kaldırırsa onu duyuyor. Hangisini indirirse o kayboluyordu.
Korkarak ve birazda eğilerek soluna doğru ...
-Masanıza gelmemde bir sakınca var mı ? birini beklemiyorsanız ?
Eğilince farketmişti o burnuna çalınan güzel koku ondan geliyordu.Ekşi ama floral bir koku bir kez daha iki kaşının ortasından vurulmuştu.Habersiz bir makdül gibi saliselik bir duraksama yaşatıyordu. Bunları düşünürken, cevabın geldiği an ve o hiç unutmayacağı saat dilimi geliyordu.
- Birini bekliyorum ... Ama zannederim gelmeyecek .Eşlik etmeniz beni de mutlu eder..
Masadaki teşkilatını toplamak zaman alsada sakin ve vakur bir tavırla masaya oturdu.
- Havada soğudu sonbaharı hiç sevmiyorum.Bence temkinli olmak sürekli kollamak gerekiyor.Birde yalnızlara göre bir mevsim değil.
- Ağır bir giriş oldu. Kitap gibi...
- Kitap olmasa da benzer bir şeyler yapıyorum bir amatör blog yazarıyım. Belki etkisi vardır. Aslında Güncelerini hikayeleştiren bir adam daha doğru bir tanım olur. Tek fark "sevgili günlük" diye başlamıyor diyebiliriz.
- Hep uzun mu böyle cümleleriniz
- Zannederim evet daha sonradan ek açıklamaya mahal verip zaman kaybetmemek istediğimden zannederim.
- Yine yaptınız
- Ne gibi gülümseyerek "bak bu kısa oldu"
- Sorularıma "Evet" yada "Hayır" diye cevap versek .....
.......
Misafiri olduğu o kahve mağazasının müdürü çok yakın bir arkadaşıydı. O yüzden tatsız bir olay yaşanmaması için bu tarz olaylara mahal vermemeye özen gösteriyordu.Aynı zamanda o kahve mağazası manasız bir aşk denemesi barındırıyordu.Sevimsiz bir olaydı ... Aslında bu olaydan kimler haberdardı bilmiyordu.
......
Bunların hepsi başını çevirirken düşünüğü şeylerdi.Yanlış yapıyor olmakla,yapmıyor olabilme ihtimali arasında gidip geliyordu.Başını çevirdiğinde o iki kocaman göze eşlik eden kısa pardösü kasım soğuğuna karşı en şık korumayı sağlıyordu.Uzun parmaklarının kavradığı karton kahve bardağının kırmızısı görüntüyü tamamlarcasına, adeta bir aksesuar gibi duruyordu.Bir kahve bardağı gibi değildi o güzel ellerde o ...
Gözlerini kaçırmak niyetinde olmayışı karşılıksız değildi çok geçmeden beklenen karşılık yine karşı taraftan geliyordu
- Rüya ben Ne yazıyorsunuz?
- Klasik olacak ama Tahir ben insanları yazıyorum.
- Klasik olan isminiz mi insanlar mı ?
Gülümsememek ve o anlamsız ciddi ifadeyi kırmamak için harcanan çabanın verdiği yorgunluk
"ismim" cevabı ile veriyordu.
Toparlamak bir yazarın en becerikli iş olduğu için ifadesini koruyan bir kompliman ile süsleyerek
- Klasik kelime olarak bana benzeyen çokca rastlananı hatırlatır.Eğer böyle olsaydı insanlar.Size kilitlenmez ve alıkoyabilirlerdi bakmaktan kendilerini !
Cevap şaşkınlık yaratmıştı Rüya'da bir süre sessiz kaldı.
- Teşekkür ederim.
Ortama sessizlik yeniden hakimdi.
Oysa bahçe kalabalık ve insanlar konuşuyordu.Tam aksine Tahir'in beynindeki panayır bitmişti.Rüya'yı ilk defa görüyor olmasına rağmen sadece onu duymak istiyordu.
Geri kalan herşey onun için semada hoş bir sedaydı.Uzun zamandır. Yapmayı isteyip yapamadığı şeyi yapmış hayatı kanallara ayırmıştı hangi podu kaldırırsa onu duyuyor. Hangisini indirirse o kayboluyordu.
Korkarak ve birazda eğilerek soluna doğru ...
-Masanıza gelmemde bir sakınca var mı ? birini beklemiyorsanız ?
Eğilince farketmişti o burnuna çalınan güzel koku ondan geliyordu.Ekşi ama floral bir koku bir kez daha iki kaşının ortasından vurulmuştu.Habersiz bir makdül gibi saliselik bir duraksama yaşatıyordu. Bunları düşünürken, cevabın geldiği an ve o hiç unutmayacağı saat dilimi geliyordu.
- Birini bekliyorum ... Ama zannederim gelmeyecek .Eşlik etmeniz beni de mutlu eder..
Masadaki teşkilatını toplamak zaman alsada sakin ve vakur bir tavırla masaya oturdu.
- Havada soğudu sonbaharı hiç sevmiyorum.Bence temkinli olmak sürekli kollamak gerekiyor.Birde yalnızlara göre bir mevsim değil.
- Ağır bir giriş oldu. Kitap gibi...
- Kitap olmasa da benzer bir şeyler yapıyorum bir amatör blog yazarıyım. Belki etkisi vardır. Aslında Güncelerini hikayeleştiren bir adam daha doğru bir tanım olur. Tek fark "sevgili günlük" diye başlamıyor diyebiliriz.
- Hep uzun mu böyle cümleleriniz
- Zannederim evet daha sonradan ek açıklamaya mahal verip zaman kaybetmemek istediğimden zannederim.
- Yine yaptınız
- Ne gibi gülümseyerek "bak bu kısa oldu"
- Sorularıma "Evet" yada "Hayır" diye cevap versek .....
***************** Devam edecek *****************