bak bi bakalım

2/08/2025

buda böyle işte

#bilinçliyazımhatası


Biliyor musun, hayat bazen ne garip bir oyun... Yolunda gibi görünen her şeyin altında gizli fırtınalar saklı. İnsan, o fırtınanın tam ortasında kalakalır da çıkış yolunu bulamaz. Eskilerin dediği gibi, “Bağa bahçe viran, gönül perişan.”


Bir kadın var mesela... Gözlerinde şafak vakti denizin üzerinde salınan yakamozların pırıltısı, ama derinlerde gizlenen bir hüzün... O kadın, her sabah dört yaşında bir masumiyetin elinden tutar; dünyanın en güzel masallarını fısıldar ona. Küçük kızın kahkahası, ilkbaharda tomurcuk veren bir badem ağacının filizlenişi gibi; nazlı, taze ve umut dolu. O kahkahanın yankısı, dünyanın tüm yükünü hafifletir de, kadın yine de yastığının soğuk köşesine gözyaşlarını bırakmaktan kaçamaz.


O kadın ki, güzelliği ancak şiirlerle anlatılabilir... Saçları, rüzgarın usulca savurduğu bir buğday tarlası gibi; elleri, dokunduğu her şeyi iyileştiren bir hekim edasında. Dudakları... Ah, o dudaklar! İbn Hazm’ın güvercin gerdanlığına benzettiği o aşk dolu öpücüklerde, dünya durur. Dudakları, ilkbaharda açan kırmızı güllerin kadifemsi dokusu gibi; öptüğünde, tenin her zerresine işleyen bir sıcaklık, yürekte tatlı bir yangın bırakır. Onunla öpüşmek, zamanın durduğu, aklın sustuğu ve yalnızca hislerin konuştuğu bir âleme açılan kapıdır. O an, dünya bütün seslerini kısar, yalnızca iki nefesin birbirine karıştığı o büyülü fısıltı kalır geriye.


Etrafında ise hep klişeler... Kendi içinde kaybolmuş, ama sanki bir yere aitmiş gibi duran insanlar. Herkes birbirine benziyor. Aynı şarkılarda, aynı masalarda ama farklı hikayelerde boğuluyorlar. O ise o kalabalığın bir parçası olamıyor. "Ahir zamanda dostun dosttan kaçması bundandır" derler ya, işte o da kimseye tam anlamıyla güvenemiyor.


Güven meselesi bambaşka... Herkes birbirine güvenmek istiyor ama aslında kimse tam anlamıyla güvenemiyor. Çünkü bir yerlerde hep bir yara var. Kimisi eski bir dosttan, kimisi bitmemiş bir aşktan kalma. Herkesin kalbi bir şekilde çizilmiş. Bu yüzden belki de kimse tam anlamıyla samimi olamıyor. Herkes, görünmez kalkanlarıyla geziyor.


Belki de bu kadar düşünmemek gerekiyor. Bazen bir fincan çay demleyip pencereden dışarı bakmak yetiyor. Kuşları izlemek, sokakta oynayan çocukların şen kahkahalarını dinlemek... Hayat bazen çok basit şeylerde saklı oluyor. Fakat biz karmaşıklaştırmayı çok seviyoruz. Belki de işin sırrı, basit düşünmekte ve küçük mutluluklarla yetinmekte.


Hayat, nihayetinde bir yolculuk. Bazen engebeli, bazen dümdüz. Ama asıl mesele o yolda nasıl yürüdüğün. Ayakkabının vurduğu yerler mi daha mühim, yoksa o yol boyunca gördüğün manzaralar mı? İşte bu seçimi yapmak, tamamen bize kalmış.


Demem o ki, her şeyi olduğu gibi kabul etmek lazım. Kendimizi de, başkalarını da... Herkesin bir hikayesi var sonuçta. Ve belki de en güzeli, o hikayeleri dinlemek, anlamak ve bazen sadece bir tebessümle geçip gitmek...


Hiç yorum yok:

Lets take a walk with me

 #bilinçliyazımhatası Gece sokak lambalarının solgun ışığında yürüyordu. Yüzüne düşen gölgeler, içindeki kırık dökük hatıraları saklıyordu. ...