Kaldırımların yola yakın tarafında ,yolun kenarına teğet yürüdüğün günlerden olsun bugün ! Velev ki sende benim gibi hissettiğin o günü bugün say ve bir daha düşün senden daha çok gördüğüm sokak lambaları var.
Hayatım o kadar kısa bir çember içerisindeki ki umursamasam bile önüne çıkıyor. Bir karıncayı ikinci defa görüp selamlaşıyorum o kadar küçük! Her şey göreceli jazz dinlerken , arabesk istiyorsa canın ; Bazılarına göre kozmopolit ,bazılarına göre geniş yelpazesi olan bi dinleyicisin. Halbuki bilmiyorlardır ki ikisinide seversin ama hiç birini ambiyanslarla bağdaştıramamışsındır. Karşındaki sevmiyorsa sende sevmemiş gibi yapmışsındır. Belki seviyor olsan da karşındaki o kadar güzel konuşuyordur ki sana sadece uğultu geliyordur.Saçların bile inatlaşır artık eskisi kadar güzel olmuyorlardır.
Hoşlandığın kadınlar başka adamlara şans tanıyor, o adamlar başka kadınların koynunda uyurken sevdiğin kadın senin boş koynunda olmak istemiyordur. Bildiğin dillerin, okuduğun kitapların yaptığın imla hatalarının önemi yoktur aslında!
Her "nokta" olması gerektiği yerde olduğunda aslında sen orada nokta koymadan, aynı zamanda cümleye sanki arkasında nokta varmışcasına devam etmek istersin. Zaten o yüzden değil midir ; Anlam kargaşası yaşamasın diye noktalı virgül çıkarmaları? Sen zaten birine katlanamazken senin düşüncelerini iki tanesi ancak anlatabilsin. İlginç bir paradoks olur.
Sevdiğin kimi kadın bisexuel ruhlara sahip birer fahişe, bazıları heterosexuel vücutlara sahip rahibeler oluverir. Hepsinin en iyi dostu olursun. adın "gayfriend" olur. Aslında ruhun tüm hümanistliği ile kucak açmışken onlar sadece zaman dediğimiz ölçü birimi üzerinden değerlendirirler sevdanı! Santimetre ile ölçerler dengi olup olmadığını! Yüzdelik dilimlere bölerler ilişkinizin olabilirliğini! Hiç umursamazlar aslında senin sakladığın o benliğini. Saçlarının arasında houdini gibi kaybetmek istediğin ellerin vardır oysa... o düz, kıvırcık, bukleli yada kısacık saçların arasında! İngiliz soğuğu,yağmuru kadar gri gözler vardır kaybolmak istediğin ,gördüğün tüm gözler kahverengidir. Rengin bile bir kimliği yokken kahve ne renk diye düşünürsün. Tüm arayışlarını çaresizce bitirir bir kahve yaparsın ironik ismini sayıklayarak birde sigara tutturursun ucuna ohhh ... Senden alası yok.
Bir kağıt parçası alırsın tüm hayranlıklarını bir oraya yazarsın sonra üzerilerini silersin.Geriye gelmeyen hiç sevmediğin o "Zaman" olur. Sevmediğin bir şey neden geri gelsin diye düşünmeden edemezsin.
Kabullenemezsin arka-daş senin iki hecedir. Türk dil kurumuna göre üç! Sonra seni sırtından bıçaklayanların ciğerlerindeki dumanla karşılaşmasını çaresizce hissedersin. Arkandayız diyenlere inanmazsın ,güvenmezsin ... Bir of çekersin ...Derdin bitmez deniz olmayan şehirlerde of çekmek daha yakar canını, ağzından çıkan "off" uzadıkça , iç çekişlerin egzost gazı dolu bir acı olur. Zehirli , gereksiz Sonra bi mesaj yazarsın BİRİNE..
"çok Güzel; uyu" diye başlar Martılara duyurması için sesini yardım istersin. hayatında "çok" şeyi olmayan bi çocuğun teneke arabası gibisindir. o büyüdükçe küçük gelen, artık sabah kalkınca çok özlenmeyen. İsyan edesin gelir. yeter yahu yeter ben bu kadar depresif bi adam değilim diyesin gelir. "Herkes giderken bir şey bırakır karşısındakine" diye yazar kitaplar ,senin elinde sadece "hiç" kalır.. Sen elindeki "hiç" lerle aslında hiç olmadığın kadar piç olursun. Baban varken piç,annen yamacındayken yalnız olursun. Sevda arayışların anlamsız, bulunduğunu zannettiklerin hayal olur.
Velhasıl sınırsızca sevin ne yapıyorsanız. Ama boğmayın boğulmayın,hayat sizin için kaşımaktan hoşlandıgınız bir yara değil sevinçten kızaran yanaklarınız olsun. İçinizde herzaman sen diye sesleneceğiniz biri, "Ben" olduğum için seviyor diyebileceğiniz biri olsun.
#bilincliyazimhatasi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder