- Sen evet sen koca kafalı sen mahvettin her şeyi! Çok aceleci davrandın sabrın yok, sınırın yok, cebindeki tek kalan kurşunun yanında zehir zemberek sözlerin. İnsanları vurduğunu biliyorum.
- Katilsin sen !
diyen ses çok derinlerden gecenin sessizliğini bozuyordu.Ses içimden geliyor derken ses alt sokakta elinde kanlı bahçe çakısı olan bir genç kızın bakışı ile hayat buluyor! Sessiz,sakin, korkmuş gözlerle karşılaşıyor gözlerim.
- Hey sen oradaki iyi misin ?
Bu cümleyi kurarken tek düşüncem bir katilin bahçe çakısı taşımayacağıydı.
-Evet iyim bir ata sözünü hayatta geçirdim sadece dedi ve gülümsedi.
- Hangisi o atasözü ?
- Hak ile uslanmayanı etmeli tekdir ...
- Hayır hayır "zamansız öten horoz" korkmayınız kan bir insana ait değil ama horozda benim değil
polis misiniz ?
- Bi tabi değilim yalnız horozun sahibi uyanabilir gitmelisiniz.
Bu cümleyi bir kahraman olmak için mi ,yoksa o tatsız güzellikteki ellerin kan ile kaplanmış görüntüsünü daha fazla görmeye tahammül edemeyişim miydi? Emin değildim
- Peki sizin beni takip edip evimi bulmayacağınızı nereden bileyim? Sonra beni ihbar etmeyeceğinizi garantisi yok!
- Hayatta hiç bir şeyin garantisi yok, fakat evinizi aramaya gerekte yok horozu duyacak kadar yakınsanız bu sokakta ki tek açık kapıda solunuzdaki cumbalı ev olduğuna, ayağınızdaki terliklere bakılacak olursa çok uzak mesafede olmadığınız anlaşılabilir.
Kocaman olmuş gözlerin büyümesini kaldıramayan dizler iflas ederken narin horoz katili öylece yığılıverdi. Elinde bıçak olduğuna aldırmaksızın bir kapkaççı atikliği ile evin kapısından içeri atılıp ikimizde eve kapadım. terliklerini ayağından çıkartırken aklımdan geçen tek şey evde yalnız olmama ihtimalimizdi üzerinde kan olan Elleri kan içerisinde bir kadını evinde, kucağımda kan revan içerisinde taşıyordum.
Soluk bir ses, gerginliği bir minarenin tepesine hızla çıkan maceracı bir kuran kursu talebesi gibi yükseltti . Bu ses içimdeki o beni sevmeyen iç sesim miydi?
¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤
Nasılsınız .. diyordu ! aklım benimle oyun oynuyordu sanki o güzel ellerin sahibine ilk soracağım soruydu aklımın bir ucunda duruyordu.birden dizlerimin üzerinde güzel kıvırcık saçlarını umarsızca dağıtmış elleri kanlı horoz katili , sorduğu soru ile kafamdaki tüm cümle zincirlerini kırmanın verdiği kolay galibiyetin izleri gülümsemesine yansımıştı.
- Asıl ben sormalıyım "siz nasılsınız" sadece şekerim düştü zannederim deyiverdim
- Ben iyiyim sadece astım hastasıyım heyecanlanınca da bu hastalığın arkasına saklanıyor bu naçiz beden
- iyiyseniz ben daha fazla rahatsızlık vermek istemem diyerek doğrulmaya çalıştım fakat başının ağırlığını dizlerime iyice vererek "böylece kalsak" dedi
- Ne çabuk dedim
- Ne ! çabuk olan diyerek
-.....
-Sessizliğinize bakacak olursak ilk adımı ben atmalıyım benim adım Feyza tanışalım madem evimdesiniz !
-Bende Tahir
-Memnun oldum fakat bu kadar kısa cümleler kurarsanız hafiye olduğunuzu düşünecek ve daha önemli hissedeceğim kendimi hadi kuzum konuşun lütfen diyerek gülümsedi.
-Savaştaydık! Suskunluğumun sebebi; Manzaranın benzerliği ile alakalı olarak hatıralara geri göndüm kabus desek doğru olur. Tanrıya şükürler olsun ki tam parça yatıyorsunuz dizlerimde. Ayrı bir huzur kapladı içimi ama nedenini bilmiyorum. Ben yalnızlığımın bana hediye ettiği egolarla geceleri bir çingene kadını ararken ve benliğimle savaşırken karşılaştım sizinle, biraz alkol aldım. Cesaretimi buna bağlayınız evinize paldır küldür girmemde bu sebepten diyerek içinden sıyrılmaya çalıştığım tanışma faslını böylece bitirdik
- Feyza Hanım Eğer daha iyi hissediyorsanız bir şey rica edebilir miyim ? diyerek gözlerimiz arasındaki o mana arayan bakışlara ufak bir reklam arası verme zamanı gelmişti.
- Tabi Buyurun Tahir Bey
- Efendim farkında değilsiniz biliyorum.Bende çok memnundum bulunduğun içine sürüklendiğim bu maceradan fakat eğer dizlerimi bir daha kullanmam gerekmeseydi inanın rica etmezdim.Fakat Feyza hanım 3 saattir dizlerimin üzerinde sizi rahatsız etmemek için hareketsiz oturuyorum. Hem bir elinizi yüzünüzü yıkasak değil mi? düştüğünüzde elbiseniz ve üzeriniz birazcık battı.
Utangaç bir ifade ile üzerini toparlayan yirmi beşli yaşların ortasında , kapı girişindeki şamdandan yansıyan ışığın üzerindeki elbiseyi bir perde olarak kullandığı gördüğüm en güzel gölge oyununu izliyordum. Öylece baka kaldım.
Bir Süre sonra yukarıdan geldiğini işittiğim bir ses
-Hadi Yukarı gelin sizinde üzeriniz batmış temizlenmeden çıkmayınız.Zira benden daha çok katil görünüyorsunuz.
Kısa bir temizlik faslından sonra yeni ev taşıyan yakın tanıdık edası ile odaya ev ahalisi gibi giriş yaptım. Gördüğüm manzaranın kelimeler ile tarifi çok mümkün olmasa da şirazemin yerinden oynadığını görmemek mümkün değildi. Hayretlerle düşürerek her seferinde beni kendine hayran bırakan yaşam denen o basit algı anlam kazanıyordu.tüm güzelliği ile karşımda hanım hanımcık kıvırcık saçları sol yanağındaki belirgin gamzesi ile oturan sabahın beşinde ağustos ayının öğlen güneşini saçlarının arasına toka yapmış ellerini diğer tüm kadın ellerine örnek olacak kadar güzel ve uzun parmaklarının arasında tuttuğu kadife kaplı lokum kutusu süslüyordu.
- Almaz mısınız ?
- Teşekkür ederim zahmet etmişsiniz . . .
Gözlerini kaplayan endişe son nefesime yaklaştığımı hatırlatıyordu ki
- Eyvah kahve gitti kahve diyerek lokum kutusunu elime tutuşturarak arkamdaki mutfağa koşturdu
Kahve faslını yanan bir kaç parmağı üfleyerek ve yanık kremi ile bana fantezi kurduran parmakları ovalayarak başlayan bu hoş hikaye hiç bitsin istemiyordum.
Sabah olmuştu . Gitmem gerekiyordu
Kal diyen gözlere sözler eşlik edemiyor gibiydi!
- Dinelenebilmişsinizdir umarım
- Dinlendim aslında sizi rahatız etmenin verdiği bir huzursuzluk haricinde her şey çok harikulade
- Samimiyetsiz davranmak istemedim aksine burada olmanız bana güven verdi aynı güveni sağlayamamış olmak beni de üzdü telafisi olur inşallah
Aman tanrım bu yoksa ikinci bir buluşma için temel atma töreni miydi?
-Hafta sonu adalara gideceğim isterseniz beraber gidebiliriz güneş her ikimizede iyi gelecektir .
-Bi tabi inşallah tekrar daha iyi şartlarda görüşürüz !
-Arkama bakmaya utandığım bir sokakta hızlı adımlarla camiden çıkan kalabalığın arasına karışarak mahalleli-de şüphe uyandırmamaya çalışıyordum bence ben hafiye olmalıydım devlet adına gizli işler çeviren sinsi bir alkolik evet evet bu ben olmalıydım.
hafta sonuna daha yetmiş saat 22 dk 40 sn vardı. offff tanrım zaman neden böyle haindi
¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤