Savaş yeni bitmişdi. Fiziksel yorgunluğum tahamül seviyelerini çoktan aşmıştı..Kalbim yerinden çıkacak kadar hızlı atıyor yere serilmeden yumuşak bir yatağa kadar yürüyeceğime yemin etmişcesine yalpayarak yürüyordum.Bir yanda savaş alanında geçirdiğim o kadar gün ,ardından ne için savaştığını unutan bedenlerin arasında ruhumla kolkola yürüyorduk ve haykırıyordu ruhum ; "Ben biliyorum bitmedi bitmeyecek " diye sıyrılıyordu!
Tüm suçu bedenime atmış olacak ki ağırlığını daha fazla taşıyamayan bacaklarım diz kapaklarımın arkasında bir es verdi. Gözlerim ve kollarımda onları yalnız bırakmamak için adeta senkronizasyonu bozmayan hintli dansçılar gibi yere yığılırken ahenki bozmadılar.
Gözlerimi tam da hayalini kurdugum gibi olmasada; Bir yatakta oldugunu sırtımdaki rahat pamuksu hissiyat bana fısıldıyordu.Tam göz kapaklarımı açmaya yeltenirken hala çınlayan kulaklarıma duru bir ses tonu ile bir melek seslendi.
- İyi misin Tahir ! ..
- Bulanık görüyorum. ismimi nerden biliyorsunuz ? Neredeyim ben ?
Soruları tesbih gibi dizdikten sonra gördüğüm bulanıklıkta bir kızıllık fakettim sesin yabancı gelmemesi bana aklımda tek isim belirmesine seben oluyordu.
- Behiye diye seslendim!
- "Efendim Paşam" dediğinde kalbim yerini çok beğenmemiş olacak ki çıkmak için özel bir çaba gösterirken göğsümü acıtmaya başlamıştı
- Göğsüm acıyor ve hala görmekte güçlük çekiyorum seni Behiye sensin değilmi ?
- Evet benim! Göğsün yere düştüğünde sert bir şeye çarpmış olacak ki biraz ezik var . Çok mühim değil bulanık görüyor olmanda enfeksiyona bağlı , Korkacak bişey yok dinlenmelisin
- Hayır diyerek yükselttim sesimi yine kaybolacaksın!
- Paşam o mevzu biraz karışık sizi öylece bırakıp gitmemde tek suçlu ben değilim! Açıklayacağım ve siz bu yataktan kalkmadan buradan gitmeyeceğim söz ama şimdi diğer hastalara bakmam gerekiyor diyerek yanımdan usulca ayrıldı.
Etraftaki tankların palet sesleri kulaklarımı,sarsıntısı yatağımı yerlerinden sökecekmişcesine hırpalıyordu.
Aklımda hala tek suçlusu olmadığını söylediği ayrılığın başka bir ortağı olması ve bu ortağı benden çok sevebilme ihtimali yine beni içimdeki o deli ile beni başbaşa bırakıyordu.
Sinirden olacak ki çarşafa tırnaklarımı geçirmiş öylece bulanık tavana bakıyordum.
Aradan geçen zamanı hesaplayamıyor sürekli ilaçların etikisi ile uykuya direnmenin verdiği yorgunlukla dalıyordum. bir süre sonra temizlik personelinin belli aralıklarla geldiğini fark ederek günü gelişlerine böldüm ve tam on temizlikçi sonra uyandığımda etraftaki sise sebebiyet veren enfeksyonun etkisi yok olmuştu !
Evet okur çingenemi arıyordu gözlerim.göremezsem iyileşmesinin bir anlamı yokmuş gibi geliyordu gözlerimin.gördüğüm ilk hemşireye sordum
- Behiye Behiye'yi tanıyormusunuz ?
- Gözlerini kapayarak başını salladığında her aşşağı yukarı gidişinde tavandan tabana tarumar oluyor "kötü birşeymi oldu" demeye çekiniyordum
- Behiye Hanım bu sabah treni ile ayrıldı Efendim!!
Behiye'nin ayrılışı beni ne kadar yıkmış olsada korktuğum gibi olmayışına seviniyordum.
- Peki benim kıyafetlerim nerede hemşire çıkmak istiyorum ! Savaş bitti değilmi gidebilirim artık değilmi ?
Yine o mağruru korkutucu baş aşşağı yukarı sallanıyordu. başı ile kıyafetlerimin oldugu sandalyeyi gösterdi
kıyafetlerim yıkanmış temizlenmiş savaş alanına hediye bıraktıgım bir kaç düğme özenle görev yerlerine geri çağrılıp ayrılmamaları için dikilmişlerdi
Apar topar çıktığım hastane benzeri kamptan kendimi dışarı atmadan önce gerekli evrakları tamamlayarak dönmemek üzere oradan ayrıldım.Özlemini çektiğim rakımı ve beyaz leblebilerimi bulabileceğim bir meyhane ararken çok fazla seçeneğimin olmadığı bu viranede ilk bulduğum handan içeri girdim. sırtımı duvara vererek kapıyıda görebileceğim bir yere oturdum. gelen garsona "rakı ve leblebi ama beyaz olsun" masam 5 dk içerisinde anason kokmaya başlamıştı bile hızlı servisin hoşuma gitmesi duvarın sıcaklığı beni biraz olsun rahatlatmıştı
Kapıdan her girene bakıyorum,Üçüncü dubleye yetişir diyordum.
Gelmedi
Aradan geçen zamanı hesaplayamıyor sürekli ilaçların etikisi ile uykuya direnmenin verdiği yorgunlukla dalıyordum. bir süre sonra temizlik personelinin belli aralıklarla geldiğini fark ederek günü gelişlerine böldüm ve tam on temizlikçi sonra uyandığımda etraftaki sise sebebiyet veren enfeksyonun etkisi yok olmuştu !
Evet okur çingenemi arıyordu gözlerim.göremezsem iyileşmesinin bir anlamı yokmuş gibi geliyordu gözlerimin.gördüğüm ilk hemşireye sordum
- Behiye Behiye'yi tanıyormusunuz ?
- Gözlerini kapayarak başını salladığında her aşşağı yukarı gidişinde tavandan tabana tarumar oluyor "kötü birşeymi oldu" demeye çekiniyordum
- Behiye Hanım bu sabah treni ile ayrıldı Efendim!!
Behiye'nin ayrılışı beni ne kadar yıkmış olsada korktuğum gibi olmayışına seviniyordum.
- Peki benim kıyafetlerim nerede hemşire çıkmak istiyorum ! Savaş bitti değilmi gidebilirim artık değilmi ?
Yine o mağruru korkutucu baş aşşağı yukarı sallanıyordu. başı ile kıyafetlerimin oldugu sandalyeyi gösterdi
kıyafetlerim yıkanmış temizlenmiş savaş alanına hediye bıraktıgım bir kaç düğme özenle görev yerlerine geri çağrılıp ayrılmamaları için dikilmişlerdi
Apar topar çıktığım hastane benzeri kamptan kendimi dışarı atmadan önce gerekli evrakları tamamlayarak dönmemek üzere oradan ayrıldım.Özlemini çektiğim rakımı ve beyaz leblebilerimi bulabileceğim bir meyhane ararken çok fazla seçeneğimin olmadığı bu viranede ilk bulduğum handan içeri girdim. sırtımı duvara vererek kapıyıda görebileceğim bir yere oturdum. gelen garsona "rakı ve leblebi ama beyaz olsun" masam 5 dk içerisinde anason kokmaya başlamıştı bile hızlı servisin hoşuma gitmesi duvarın sıcaklığı beni biraz olsun rahatlatmıştı
Kapıdan her girene bakıyorum,Üçüncü dubleye yetişir diyordum.
Gelmedi